Ubeyd Abdullah Kaya
Ulus Öğrenciliğinden Uluslararası Öğrenciliğe Bir Bakış
İnsan, bedenen var olmaya çalıştığı günden beri ulus ile uluslararası kavramları arasında da zihnen varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Ulus kavramı bir olgu olarak karşımızda dururken, bugün bildiğimiz anlamıyla kullanılmaya başlandığı zaman itibariyle de karşısında bir antitez olarak uluslararası kavramını oturtmuştur. Aslında birinin var olması, diğerinin varlığını da gerekli kılmıştır.
Kavramların üzerine konuşup yazmak, o kavramları doğru okuyup bilmekten geçer. Bir şeyi, doğru konuştuğumuz ölçüde yazabildiğimiz gibi o şeyi, doğru şekilde okuduğumuzda doğru olarak bilebiliyoruz. Ulus kelimesi sözlüklerde, “Çoğunluk olarak aynı toprakların üzerinde yaşamaya çalışan, kendi aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birlikteliği olan insan topluluğudur.” şeklinde belirtilmektedir. Millet kelimesi ulus kelimesiyle aynı anlamda kullanılmaktadır. Uluslararası kelimesi ise sözlüklerde, “Farklı milletlerin (ulusların) arasında gerçekleşen çok yönlü ilişkilerdir.” şeklinde geçmektedir. Uluslararası kelimesiyle eş anlamlı olarak milletlerarası, beynelmilel ve enternasyonal gibi kelimeleri söyleyebiliriz. Tanımlardan da okunup görüldüğü üzere uluslararası kelimesi, ulus kelimesine göre daha kapsamlı ve çok yönlü bir anlamı ifade etmektedir. Çağımızın ve şu anki dünyamızın küresel bir kasabaya dönüşmesi, ulus kelimesinden ziyade uluslararası kelimesini öne çıkarmakta ve bu kelimenin yaşamsal önemini her geçen gün artırmaktadır.
Her ulusun, öğrencilerini yaşa ve yaşayışa göre eğitme durumu farklılık gösterebilir; fakat her ulusta öğrenci (talebe) olgusunun gerçekliği, değişmez bir realite olarak karşımızda durmaktadır. Ulusların nitelikli öğrenci yetiştirme potansiyelleri, nicelik olarak uluslararası öğrenci gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Uluslararası öğrenci; “Eğitim amacıyla ulusal sınırların dışına çıkan, yani ülkesini terk eden ve vatandaşı olduğu ülke dışına öğrenci olarak taşınıp kayıt olan kişidir.” şeklinde tanımlanabilir. Uluslararası öğrenci olgusunun getirisi olarak da uluslararasılaşma kavramı ortaya çıkmakta ve bu kavram, uluslar ile kültür arasındaki alışverişi ve etkileşimi ortaya çıkarmaktadır. Bulunduğumuz yüzyıl, tüm bu kavramları farklı boyutlara taşımakta ve bu yönlü ülkeler arası geçişleri çoğaltıp kolaylaştırmaktadır.
Günümüz dünyasının küreselliğiyle ulus kavramı dar bir sınır içerisinde kalmış, uluslararası kavramı ise içi daha çok doldurulan ve rağbet edilen bir olguya dönüşmüştür. Ulusun dar sınırları içerisinden kurtulmak amacıyla uluslararası olmak, bir hayat tarzına dönüştürülmüştür. Uluslararasılaşma, tüm dünyayı etkileyen bir olgu olduğundan ötürü Müslüman coğrafyası da bu etkilenmeden payını almıştır. Aslında Müslüman zihinlerde, İslam’ın ilk dönemlerinden beri var olan uluslararasılık, yeni bir olgu değildir. İslam’ın ilk çağlarından beri kıtalarca yapılan seferler, bu noktaya da kapı aralamış ve kısa sürede uluslararası ilmi yolculukların kapısını açmıştır. 1928’in Mart ayında Mısır’ın İsmailiye kentinde İhvan-ı Müslimin’i kuran Hasan el-Benna’nın, “Biz vatanımızın sınırlarını inanç ve iman ile çizeriz, onlar ise coğrafi sınırlar koyar.” şeklinde söylediği söz, Müslüman zihinlerin bu konu bağlamındaki tarihsel perspektifini ortaya koymaktadır. 1925 yılında Bosanski Samac kasabasında doğup uzun yıllar Bosna’nın bağımsızlığı için mücadele eden Bosna’nın eski Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in, “Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.” şeklinde ifade ettiği vecizesi ise bu konuya Müslümanca bir bakış olarak önümüzü aydınlatmaktadır.
1071 yılının Ağustos ayında, Selçukluların, Muhammed Alparslan öncülüğünde kazandığı Malazgirt Muharebesiyle Anadolu coğrafyasının Müslümanlara tamamen açılması, bu topraklarda 1000 yıldır süregelen uluslararasılaşmanın ilk dönemleridir. Bu geleneğin yüzyıllardır süregelmesi, günümüzün gerçekliği değil, geçmişin realitesidir. Görülen rüyalar, düşlenen hayaller ve verilen gayretler, ulusun dar sınırlarında değil, Müslümanca bir uluslararasılaşmanın geniş coğrafyasında beden bularak günümüze sirayet etmiştir.
Türkiye’nin eğitim sistemi, son yıllardaki verilere bakıldığında, uluslararasılaşma bağlamında gözle görülür bir ilerleme kaydetmiştir. 2014 yılında ülkemizde 40 bin civarında olan uluslararası öğrenci sayısı, 2021 yılında 201 bin sayısını aşmıştır. UNESCO’nun yayınladığı verilere göre ülkemiz, 2018 itibariyle dünya üzerinde en fazla uluslararası öğrenciyi coğrafyasına çeken 10. ülke durumuna gelmiştir.
Tüm bu verilerin, tanımların ve dile getirilen düşüncelerin perspektifinde ortaya çıkan sonuç; ulus, uluslararası ve öğrenci kavramlarının bu coğrafyaya uzak olmadığı, tarihsel öykümüz nedeniyle uluslararası kavramının ulus kavramına göre daha tanıdık olduğu ve tarihsel ilmi serüvenimiz sebebiyle uluslararası öğrencilik (talebelik) olgusunun bu coğrafyanın yadsınamaz bir mazisi ve atisi olduğu şeklindedir.
Evet, dünya küresel bir kasabaya dönüştü; fakat bununla birlikte misafirperverliğin de küresel bir kasabaya dönüşmesi gerekiyor. Biz, din ve tarih olgumuz çerçevesinde bu topraklara gelen her türlü muhacire ensar olmak için çabalamaya devam edeceğiz; ama böyle bir kaygısı olmayanların, insanlık adına gösterebilecekleri bu minvaldeki tutum, itiraz kabul etmez bir sorumluluktur. Sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz takdirde sorunlarımızdan arınacağız.